Connect with us

Merhaba, ne aramıştınız?

Pir-i Türkistan Kalemi

Bayramım Başka Bir Bahara Kaldı

Barut kokuları geliyordu burnuma. Etraf kan ilk günkü kadar taze. Bir annenin kucağında yavrucağı ikisi yerde!

Bayrama çok az bir zaman kalmıştı. Her hanede bayram hazırlığı yapılıyordu. Misafirler geldiği zaman, gelenlere ikramlar yapılacaktı. Çocuklar bayramı dört gözle beklemekteydiler. Kimileri bir hafta evveline kimisi son güne saklıyordu bayram alışverişini. Senede bir de olsa bayramlık elbise alacaktı evde bekleyen yavrucağa.

Hal böyle iken balkonumda çayımı yudumluyordum. Sahur vaktini bekliyordum. İnce düşünceler kaplıyordu beni, derinlere dalmıştım yine. Müşahede ederken çocukların halini, bir kapı açıldı ümmetin gördüm halini.
Barut kokuları geliyordu burnuma. Etraf kan ilk günkü kadar taze. Bir annenin kucağında yavrucağı ikisi yerde! Bir baba gözyaşı döküyor; evladım nerede? Bir anne ağıtlar yakıyor, şehitler üstüne. Ağıtlar benzemiyordu bizim ağıtlara! Bu ağıttan da öte içim parçalanıyordu feryadı figanı duyduğumda! Müslüman askerlerini arıyordu gözüm her yanda.
Bayram ha! Bu nice iştir. Bir yanda bayram hazırlığı yapılıyor bir yanda Müslümanlar yasta. Yas büyüktü her evde vardı acı. Şehitler için yas tutuyordu… Ana, evlat ve bacı. Her yanda aynı manzara
Düşünüyordum o an. Nasıl tatlılar yenir bayram niyetine! Nasıl eylenir diğer ülkeler. Diyeceksin orda varda bizde yok mu? Elbette benim ülkemde de şehitler var. Al bayraklara sarılıp gelir. Analar, bacılar tüm ülkem ağlar. Lakin bu iş farklı! Ey analar! Ey bacılar! Hem de çok farklı. Senin ırzını ve namusunu koruyacak nice yiğitler var.
Bunların yiğitleri de elinden alınmış. Tecavüze uğramış nice bacılar! Ey şehidim anası! İki damla da onlar için gözyaşı dök. Sen anasın! Sen nene hatunsun. Sende kadınsın anlarsın kadınların halinden. Sakındırdın kendini her türlü kötülükten. Gerek er oldun tarlada tabanda çalıştın. Gerektiğinde asker oldun cephede vuruştun. Sen şehit anasısın anlarsın dediklerimi.
Ne olur onlar içinde iki damla gözyaşı dökün seccadelerinizin üstünde. Ey analar! Ey bacılar! Her zalimi sizin gözyaşlarınız boğar. Sakın deme onlar ettiğini çeker. Kınamayın ey canlar ya o sabilerin ne suçu var!
Onlarında bayram etmeleri gerek. Onlarında baba ocağına, ana kucağına ihtiyaçları var. Başlarını koyacak yarları da olmalı. Kimse gülmüyordu temaşa ettiğim o yerde. Herkes yalnızdı.
Birde bakıyorum sözüm ona bizim vakıf ehline! Kendimden utanıyordum kendimden! Anladım bu bir gerçek. Her yönde ambargo vardı yardımlar nasıl gidecek? Giden yardımlar zalimin elinde, bir çuval un dağıtılıyor yerli yerinde. Zavallı milletim yardım edildiğini zannedip duruyor. Bilmiyor ki bu zalimler din kardeşini vuruyor.
Vakıf ehlinden de bizar oluyordum. Düşündükçe mazlum halkları; utanıyordum şu insanlığın tarihinden. Nerede o ne olursan ol gel diyen zihniyet; nerede hukuk? Nerede dernek, bir dava açılması gerek. Hayvanların haklarını koruyan dernekler kadar çalışmamış insan haklarını koruyan o dernek.
Kimlikte Müslüman bir şey yapsa ipte sallanır. Zalim olan batılı Hristiyan baş tacı yapılır. Benim paşam insan hakları mahkemesinde yargılanır. Siyonistler ülkemde alkışlanır. Bunlar acı gerçek, ben temaşa ettiklerimi söylemekteyim. Senin ve benim ülkemde, sana ve bana zulüm yapılmakta. Benim ülkemde askerim vurulurken senin ülken bombalanmakta, hepsi aynı, oyun yapan Siyonizm.
   Ey necip Türk milleti yakışmıyor sana gaflet. Bu gidişin nereye kadar. Düşüncelerimi saran duygular beni benden alıp hubdan huba koyarken. Ben nasıl bayram edebilirdim. Nasıl çocuklarıma hediyeler verecektim. Nasıl gülüp tebessüm edecektim milletim bu halde ümmet bu haldeyken.
Birileri çıkıp sen duygusal takılmışsın der. Hamdolsun ki benim gönlümde böyle güzellikler var. Duygularımızı yitirmemişiz, aslımız insan neslimiz insan.
Duygusuz insan olur mu insan! Ne hale gelmişsin seni ne hale getirmişler yavrucağım. Hatırla o günleri sen nasıldın, bir kuş yuvasından düşse onu alır eve getirirdin, öleceğini bile bile evdeki bulgur tanelerini gagasından içeri koymaya çalışırdın.
Bu merhametini kim aldı? Duygularını kim söktü attı. Hani sokak başında bir dilenci görsen, için acırdı. Bilsen de onun üçkâğıtçı olduğunu. Ama o an duyguların ağır basardı cebinden çıkarıp üç beş kuruşu Allah rızası için verirdin. Kimler söktü bu duygularını? Bir baloncu görsen rengârenk balonlardan alıp verirdin annesinin kucağında ağlayan çocuğa.
E güzel haldeydin. Bir tane simit alırdın yarısını kardeşine verirdin. Bazen de bir bardak çayı iki kişi içerdin. Ah o güzel günler mazide kalan o güzel günler, yokluk mu insanı böyle güzel kılıyordu? Bence hayır! Samimiyet ve insanlık anlayışı idi böyle güzel kılan!
Sen bu haldeyken şimdi ben nasıl bayram edecektim. Seni de düşünüyordum. İnceden inceye! Hani hatırlarmısın? Cebindeki yol paralarını çıkartıp arkadaşına vermiştin. O senin bir aylık harçlığındı, onu okula giderken yol parası yapacaktın. Okula giderken yürümeyi dahi göze almıştın cancağızım! Dostun üzülmesin diye.
Aslında duyguların seni kuşatmıştı. Çünkü insani duyguların ağır basmıştı. Zaten o güne kadar da insanca yaşadın ve yaşıyordun. Benden bayram yapmamı bekliyorsun peki ben nasıl bayram yapayım.
   Kendi kendime böyle düşünüyordum. Yatağında yatan evladımın yanına varıyordum. Usulca başını okşuyordum. Onun hakkında hayır duada bulunuyordum. Birden uyanıp baba yanımda yatsana diyordu. Yanına uzanıyor, zulüm altında olanlara dua edip zalimleri de Allah’a havale ediyordum. Artık biliyordum bayramımın başka bir bahara kaldığını.

11 MAYIS 2013 CUMARTESI – Büyük Dünyamdan Esintiler

Yazar:

Kutbiyye Otağının kurucusu ve fikir önderi. Fikirleri ve düşünceleri ile yaşayan bir Arif. Pir-i Türkistan Kalemi isimli kategoride yazar.