Devrin Süfyanı Fetullah Gülen!
12 Ağustos 2016 – 09:40
Aybar, süfyanın tanımını ve İslam coğrafyası üzerindeki zulmünü yine Fetullah Gülen’in kitaplarına kaynak olarak gösterdiği Risale-i Nur’dan yaptı. Terörist başı Gülen’in cemaat olarak nasıl yayıldığını tarihi süreç içinde çok iyi takip eden Aybar ile Süfyan kimdir? Ne zaman neler yapacak? İslam coğrafyasına ne gibi zararlar verecek? Vb. soruların cevaplarını Risale-i Nur’dan aradık. Gülen’in çağımızın süfyanı olduğunu dile getiren Aybar, Risalelerden örnekler verdi. Süfyanın, Topkapı Sarayı’ndaki bir takım kutsal emanetlerde gözü olduğunu kaydeden Aybar, Özellikle Topkapı Sarayı’ndan çalınıp Gülen’e teslim edilmek üzere kaybolan emanetlerin olup olmadığını merak ettiğini belirtti.Röportajımızda Mesih ismine dikkat çeken Aybar, bu ismi İslam âleminde sadece Fetullah Gülen’in kardeşinin taşıdığını söyledi. Süfyanlı cemaatin ileri gelenlerinin 7 ay sonra yeni bir kalkışmaya daha niyetlenebileceklerini bildiren Aybar, Mehdi’nin ve Süfyan’ın iyi anlaşılması için sahih hadislerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini aktardı.İşte röportajımız!
Bu asırdaki Süfyan kim?Her asırda bir Süfyan mı gelir yoksa öldükten sonra onun yerine hemen başka biri gelir mi?
Bu, o kadarda önemli değildir. Önemli olan onu tanıyabilmek ve tedbir almaktır. Sözün özü budur. Geçmiş âlimlerin ekserisi, bu Süfyanı hep devleti yöneten kişilerde aramışlardır. Bu kısmen doğrudur. O zamanın idarecileri dinide iyi bildikleri için halkı nasıl dinle adatırlar?Onu da biliyorlardı.Bu zaman öyle değil ki! Din kisvesine girmiş birisi olması lazımdı, dini bozması için. Halkları peşinden sürükleyen birileri çıkmalıydı.O da bu asrın süfyanı, ismi İslam olup kendisi Süfyan olan Fetullah Gülen’den başkası değildir. Şimdi Risale-i Nur’dane diyor ona bir bakalım: “Yedinci Mesele’ de; Şualar Kitabının Beşinci Şua, İkinci Makam kısmında, “Rivayette var ki, ‘Süfyan büyük bir âlim olacak, ilimle dalâlete düşer. Ve çok âlimler ona tâbi olacaklar.’ Ve’l-ilmu indallah, bunun bir tevili şudur ki: Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüt eden maarifi rehber edip tâmimine şiddetle çalışır” demektir.Şimdi sorarsınız neden risaleyi nurdan cevap getiriyorsunuz diye. Hemen arz edeyim. Bu asrın süfyanı olan Gülen, Risale-i Nur’dan feyiz aldığını ve dahi onu camiasına okuttuğunu hepimiz bilmekteyiz. Ohalde onların okuduklarıylacevap vermek daha tesirli olacaktır.
şimdi Risale’de “Süfyan büyük bir âlim olacak, ilimle dalâlete düşer” ifadesine değindiniz. Gülen’in âlim olarak hüküm sürmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
onun âlim oluşunu iki cihette ele almamız lazımdır. Birinci cihetiyle o gerçekten din ilimlerinde her konuya vakıf ve müçtehid gibi ilminin olması ki, bu onda yok gibidir. İkincisi ise bazı ilimlerin yanı sıra Allah’ın yasak ettiği büyü ve sihir ilimlerini de öğrenmiş olmasıdır ki, bu kuvvetli olanıdır. Havas’a öyle dalmıştır ki kendindeki ilim bile onu kurtaramayıp dalalete düşürmüştür. Biz deriz ki; aslında bu asrın süfyanı, papaya bağlılığı olan evvelinde ki, bu gençlik devresi ki,İslamlığının da varlığını kendinde görmesi. Orta yaşı ki;İslam’da hızla ayrılıp gemisini papanın limanında demirlemesi, bu bozulma dönemi ve İbrahim’i dinler safsatasının da ortaya çıkmasının gizli yapıldığı seneler. Yaşlılık dönemi, akidesinin papanın akidesiyle aynı olduğu zamanlar. Buda İbrahim’i dinler ve açıkça küfrün müdafaasının ortaya çıkmasıdır.“Ve çok âlimler ona tâbi olacaklar”sözünde ise birçok mana gizlenmiştir. Kendiniâlim zanneden bir güruh varki, en şedidleride bunlardır. Asıl süfyanı ayakta tutanda bunlardır. Bunlara isim verecek olursak, bunlar süfyanın belamlarıdır. Makam mevki için yapmayacakları şeyler yoktur. Müminlerin bunlara dikkat etmesi lazımdır. Bunlar için süfyanın kim olması önemli değil, kuvvet ve gücü elinde bulundurması önemlidir.İkinci gurup ise, bunlara göre daha ehvendir. Lakin bunlarda aynı vebal altına girmişlerdir. Bunların tövbe etmeleri ve bütün halkın karşısına çıkıp, bu adam Süfyandır, demeleri lazımdır. Bakın bunlara tabi olan birçok beyaz sarıklı kapitalistler vardır. Bunların o süfyana karşı hitapları açıktır. Muhterem Hoca Efendi gibi lakaplar vermişlerdir. Asıl belam ve tağutda bu kişilerdir. Bunlar, sıkça rüyada görürler. Şeytan bunları bu şekilde kandırmış ve Süfyanın kucağına oturtmuştur. İşte bunlar, Hizbuşşeytan ve Evliyayı şeytandırlar.Üçüncü gurup ise, gerçekten onlara süfyan birçok yönde büyü yapmıştır. Bazen kelamla, bazen okuyarak tesir altında bırakıp akıllarına ipotek koymaya çalışmıştır. Baş edemediklerine ise şeytanın yardımı ile kahır hizipleri okuyup büyüler yapmıştır. İşte bunlar masum olanlardır. Bu camiayı iyi tanıyanlar nasıl hizipler okuduklarınıda iyi bilirler.Yine Risale’de, Yedinci Mesele’de geçen “Ve’l-ilmu indallah, bunun bir tevili şudur ki: Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar” kısmında Süfyanın konumuyla hakkında bilgi veriyor.Şimdi gelelimGülen’in Tarihçe-i Hayatına. Kim? Nerede doğdu? Hangi ailenin mensubu? Bunları bilirsek durumun vahimi yetini daha iyi anlarız. Kimine göre 1938 doğumlu, kimine göre 41 veya 42 doğumlu, oda bir muamma.Bazı kaynaklarda 27 Nisan 1941 derken, hemen açıklamasında gülenin 27 Nisan 1938 doğumlu olduğu aktarılmakta. Babasının adı Ramiz, annesinin adı ise Refia’dır. Bende muammalara girmeden şöyle derim ki, ailesinin ne bir padişah nede bir kuvvet ve kudret sahibi bir aileden olmadığı anlaşılmakta. Özellikle bir kardeşi var ki, bu ismi unutmayın, ismi Mesih’tir. Neyse biz konumuza dönelim. Yukarıda anlatılan özeliklerin hiç birisi kendinde yoktur kısacası
yani Risale’de işaret edilen Süfyan ile Fetullah Gülen’in özellikleri örtüşüyor! Peki,âlimleri kendisine nasıl fetvacı yaptı?
Doğuştan verilen zekâsınıkullanma yeteneği ve siyasileri ilmi siyasetle kullanır, istediğini onlara yaptırır. Onlarda buna ve yanındakilere makam ve mevkiler verirler. Âlimleri kendine fetvacı yapması ise şu cihette olmaktadır. Kendi davasının selameti için her yolu mubah görmesi, kendisininde tek başına fetvasınınkabul görmeyeceğini bilmesi sebebiyle,kuvvet bulduğu dönem içerisinde sizlerinde malumu birçokâlimi ve kanaat önderini kendine fetvacı yapmış.İlmi olmayanlarada kendinin mehdiliğini veya kutbul ahtablığını kabul ettirmiş ve onların cemaatlerine de böyle anlattırmıştır. İşte bunları ise iki vech ile yapmıştır.Siyaseten kuvvet bulduğunda, kimini makam ve mevkiiyle dize getirmiş, kimide pastanın ne kadar büyük olduğunu görünce kendiliğinde o pastaya atlamıştır. Diğer veçhi ise devletin hemen hemen her birimine adamlar koymuş, bunlarla kendine uymayan ve kendini kabul etmeyen âlim ve kanat önderlerini hapisle, kasetle ve dahi iftira ile susturmuştur.
Neden bu kadar açıkbir kelam varken Risale-i Nur’da, bunlar bu kadar kuvvet buldular?
uvvet bulmaları Risale-i Nur’dan değil, onu okuyanların at gözlüğü ile okumasından kaynaklanmış bir meseldir.Bu süfyanı iyi tanı. İyi tanıki yarın ne yapacağını bilesin. Sana aynel yakin gösteriyorum: Bu asrın Süfyanı, Fetullah Gülen’dir.Bundan sonra ne kadar Süfyan gelir, o İlhamatı bir bilgidir. Biz derizki; bundan sonra asıl Süfyan gelir. Yanında deccal de vardır. O zaman İslamâleminin Allah yardımcısı olsun. Eğer gelmez ise bundan sonra 2, 3, 5 veya 6’dan sonrası asıl Süfyan ise sekizincisi deccaldır.Nasıl bu zamanın âlimleri ve şeyhleri bu süfyanın arkasında yer aldılarsa, her asırda gelen süfyanın yanındada beyaz sarıklı, bıyıkları sanki jiletle kazınmış, sakalları uzun şahıslar göreceksin.Bunlarda iki sınıftır. Bir kısmı korkularından onların yanında yer alır. Bir kısmı ise gerçekten başlarına taç yaparlar. Lakin iki guruba da kesinlikle güvenme. Onların bir özelliğide Süfyanın kimliği açığa çıkınca onu terk ederler. Hani bunlar her şeyi bilir ve görürlerdi. Hani bunlar müridin yatarken kaç defa sağamı, solamı döndüklerinide bilirlerdi. Bu kadar önemli işleri görenler ne hikmetse Süfyanın basitliğini ve onun Süfyan oluşunu göremediler. E, akılsız başın cezasını hem ayaklar hemde müridler çekermiş…Diğer bir gurup daha varki; bunlar sakal kesmeyi, bıyık kesmeyi emrederler. Bu söze dikkat edin, emir ederler. Bunlarda devlet ricali değildirler. Cemaat liderleri ve onlara tabi olanlardır. Şunu iyi anla!Bizim işimiz saç ve sakal değil.Kim nasıl giyinirse giyinsin, gayri edebi olmadıktan sonra. Biz asırlara hitap ediyoruz, bunu iyi anla. Anlaki fitnenin karşısında durasın.Gelelim muallimleri, öğretmenleri, yanına alıp onları yetiştirip deccalın öğretilerini öğretmesidir. Bunu hiçbir rejim dahi yapamamıştır. Ve halkada bu öğretileri, bu muallimler sayesinde aktarmış “bizler bakın hayırlı insanlar yetiştiriyoruz” demişlerdir. Biz ise ozamanda karşı çıkmıştık, şimdide! Ama tehdit edilen bizdik. Sözüm ona tarikat şeyhleri el etek öperken, bunun vahim bir iş olduğunu anlatmıştık. Süfyan kendini göstermeseydi, bu sözde şeyhler,Süfyanın atına binip o atları dörtnala koşturacaklardı. Yular ise Süfyanın elinde olacaktı. Bu muallimler öyle insanlar yetiştirdiki; bu insanlar, devleti ele geçirip, Süfyanlı bir yönetim kurup kendinden olmayan siyasileri,âlimleri ve şeyhleri dahi infaz edeceklerdi. Nereden mi biliyoruz?Öğretileri buda ondan.FETÖ’nün taze beyinlere okuttuklarını söyledikleri Şualarda; “Hem büyük Deccal’ın, hem İslâm Deccal’ının üç devre-i istibdatları mânâsında üç eyyam var: Bir günü, bir devre-i hükümetinde öyle büyük icraat yapar ki, üç yüz sene yapılmaz. İkinci günü, yani ikinci devresi, bir senede otuz senede yapılmayan işleri yaptırır. Üçüncü günü ve devresi, bir senede yaptığı tebdiller on senede yapılmaz. Dördüncü günü ve devresi adileşir, bir şey yapmaz, yalnız vaziyeti muhafazaya çalışır” diye bir paragraf var. Şimdi biz derizki; İslam deccalının devre-iistibdatları manasında ‘üç eyyam’dan kasıt, süfyanın temelinin atılması ki, bu birinci devredir.Şiddeti Müslümanlar tarafından hissedilmez.Bu hükümetlerin ele geçirilip kilit noktalara süfyan tarafından sızmaların yapılmasıki, bu da darbelerle olmuştur. Birinci darbe zamanında bunlar içeri sızarlar ve öyle kuvvetli olurlarki deccalın üç yüz senede yapamayacaklarını yaparlar.
Birinci darbeden kastınız hangisi?
27 Mayıs 1960 darbesi! Cüzdan bilgisine göre o zaman süfyan 19 yaşında.Diğer kaynakta ise 22 yaşında eder. Bu zaman işte temelin atılması ve yetişmesi dönemiki, bu zamanda din kimliği ile halka sunulmuş, sözüm ona tutuklanmış, hepsi bir oyundan ibaret olmuştu. Ve bu oyun tüm darbe zamanlarında karşımıza çıkacak,her darbede Süfyan kuvvetlenerek çıkacaktı.Sonra arkasından yine bir darbe daha olacaktı.
Gülen, siyasilerden de toplumdan da ciddi manada destek görüyordu.Zaten güçlüydü. Neden darbeleri istedi? Sahip olduğu gücü ne kadar ileriye taşıyabilirdi?
ek nedeni vardı, kendisi ve kendisinin peşinden giden camiasının güçlenmesi ve diğer cemaatlerin hükmününde bu sırada yok olmasıydı. Bu tüm darbe zamanlarında başarılı olmuştur. İkinci darbe tarihine bakınca, aslında ne demek istediğimizde ortaya çıkar. Yıl12 Mart 1971! Süfyan, 30’lu veya 32 yaşlarında. Hizmet hareketi şekilleniyor. Buda süfyanın ikinci devresiki, otuz yılda yapılamayan işleri yaptırır. Düşünün sivil hükümetlerin yapamadığı işleri bir gecede darbeyle yaptırmış oluyor. Asıl bu zamanda gücün tadını alan Süfyan, büyük işlerin yapılması gerektiğini bu yıllarda anlıyor. Sivil hükümetler döneminde zayıfladığını hisseden Süfyan artık yapılacak işin darbe olduğunu biliyordu.Son hali 12 Eylül 1980,KenanEvren darbe yapıyor. Oyun aynı,senaryo biraz daha farklı. Oyuncularda değişmeyen isim yine Süfyan oluyor. Bu sefer süfyanın yaşı 39 veya 41. İşte tebdiller dönemi böyle başlar. Nedir bu tebdil? Değiştirme manasında alacak olursak işte takiyenin en yoğun dönemi bu dönemdir. Kime karşı takiyeydi bu?Devlete mi? Bence değil.Devlet zaten biliyordu ve içindede adamları vardı. O halde kime karşı? Müslümanlara karşı yapılacaktı. İmanda değişikliği de bu dönemde başlamış yıl 2000’li yılara varınca açıkça “ehli kitapla amentüde ittifakımız var” diyerek Süfyan asıl yüzünü göstermiştir. 80’den sonra yoğun bir şekilde devletin herbirimine sızmışlardı. Artık meydan kendilerinindi.Yıl 2016, 15 Temmuz darbe girişimi.Bizatihi süfyan ve yandaşları tarafından.Buda dördüncü devresine rastlar. Bu devrede adileşir bir şey yapamaz. Yalnız vaziyeti muhafazaya çalışır.Darbe başarısızlıkla sonuçlanır sonuçlanmaz gerçekten tam bir adileşme olmuştur. Müslümanlara oturduğu yerden hakaret vetehdit ederken,deccalizmden de yardım istemiş ve Müslüman kanınıTürk topraklarında akıtmıştır. Emir göndererek tebaasına kendinizi gizleyin demiş, gerekirse bana küfür dahi edebilirsiniz demiştir. İşte yine inancının temelini oluşturan takiyeyemüracaat etmesi.
2016 darbe girişiminde asıl gayesi neydi?Kâinat imamı diye anlatılan Süfyan neden bu ismi kullanıyordu?
Nedeni acıktı. Otebaası tarafından mehdiydi ve İsa(as)’ın şahsı maneviyesi de ondaydı.Başarı sağlayamayınca, bari bedduası tutsun ki, mehdi olduğu anlaşılsın.Ne beddua etmişti süfyan?“Ocaklarına ateş sal!” yalnızca burasını alıyorum. TBMM’yibombardımanatutturmuştu hatırlarsanız. Ve olan olayları cemaatine yansıtırken,akılsızca, bakın muhteremin bedduası tuttu. Başka ne diyeceklerdi? Peygamber(sav)’me inşaat demiri taşıtmadılar mı? Şehitlere hizmet evlerin de bulaşık yıkatmadılar mı? Biz neler duyduk neler.İslam deccalının hali muhafazasını biraz daha açacak olursak, basında yazılan çizilen ve konuşulanlar süfyanın halini muhafaza etmekte, onu gizlemekte. Birileri yine oyunlar hazırlamakta. Süfyanı şizofren, psikolojisi bozuk basit bir şahsiyet olarak göstermekte. Bu büyük bir hatadır. Neredeyse cahil ilan edecekler. Süfyanı iyi tanımayanlar; basındaki âlimlerin ve aydınların sözüne bakarak, bu akıl hastasıymış bir şey yapamaz moduna girdiler. Diyanet İşleri Başkanı’nın yapmış olduğu bir açıklamada öyle bir yer var ki tam bunların ekmeğine yağ sürer cinsten. Samimi olarak yaptığı bu açıklamada Gülen’in İslam dışı olduğunu anlatması güzeldi. LakinGülen’in eline koz verdi. Gülen’i tanımlarken hangi kitapla amel ettiği belli olmayan ve bunun gibi sözler sarf eden diyanet işleri başkanı anlaşılan o ki bu cemaati iyi tanımamış veyahut ta iyi tanıtılmamıştır. Diyorum ya mehdiyle ilgili veyahut ta deccalle ilgili hadisleri kabul veya reddedebilirsiniz. Mesele bu değil. Mesele bu zihniyetin bu hadisleri kullanmasıdır.
Peki, Süfyan hadisleri nasıl kullandı? Hangi hadisleri nasıl yorumladı?
Bu cemaati ve başındaki süfyanı iyi tanımanız için, bazı hadisleri nasıl kullandıklarını size biraz anlatayım. Bunu da anlatabilmek için 15 Temmuz akşamına geri dönelim. Sayın Cumhurbaşkanı neden Ankara’ya davet edilmişti. Ankara’ya gitseydi ne olacaktı. Bu cemaat malumunuzdur ki Reis-i Cumhur’a,“Yezid” diyordu. Başındaki olanlar ise SayınCumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı bu asrın Süfyanı hatta deccalı olarak görmekteydiler. Bunu tabanına vermemelerinin nedeni kabul görmeyeceğindendi. Onların indinde Ankara deccaliyetin merkeziydi. Ancak bu deccalın Ankara’da öldürülmesi lazım gelecekti. Devlet ricalinden ona uymayan çok kişide infaz edilecekti. Şimdi devlet ricaline sormaktayım? Topkapı sarayında bulunan kutsal emanetlerden kaybolan oldumu? Topkapı müzesinin müdürü kimdi? Oralara da sızma oldu mu? Davut(a.s)’nin kılıcını çalma girişiminde bulunuldu mu? Camilerde bulunan sancağı şerifler çalındı mı? Çalındıysa kimler hakkında işlemler yapıldı? Neden bu soruları sormaktayım. Kendini mehdi gören bu zihniyet, bu konudaki hadisleride iyi bilmekte. Onlarında ele geçmesi lazımdı. Şimdi müsned de geçen Ümmü Selemeden nakledilen mehdiye biat noktasında rivayet olunan hadisin başı bize birçok şey göstermektedir. Ümmü Seleme bildiriyor ki; “Resulullah Aleyhissalatu Vesselam şöyle buyurdu; bir halifenin ölümü üzerine ihtilaf çıkacak…” devamını müsnedde okuya bilirisiniz. Gelelim bu sözün açıklamasına ve cemaate nasıl aktarıldığına. Halifeden kasıt Recep Tayyip Erdoğan’dı. Öldürülmesi lazımdı. Neden öldürülmesi diyoruz? Şayet kendiliğinden ölse ihtilaf çıkmayacaktı. Bu halifeden kasıt emirülmüminin değil devlet idarecileridir. Recep Tayyip Erdoğan Ankara’ya inmiş olsaydı infaz edilecekti. Türk halkı büyük bir fitneye düşecekti. Bu fitneden faydalanarak Gülen İstanbul’a gelecekti. Ancak oyun tutmadığından dolayı gelemedi. Ama oyun bitmedi. Ankara’yı bombaladıkları gibi İstanbul’dada kanlı olaylar gerçekleştirdiler.Şimdi Tirmizi’nin,Fitneler kitabında 2238 nolu aktardığı hadis, bu konuda bize ışık tutmakta. Muaz Bin Cebel(r.a)’den rivayete göre peygamber (a.s.m) şöyle buyurmuştur:“Büyük ve kanlı bir olay, Kostantiniyye’nin fethedilmesi ve deccalın çıkışı 7 ay içerisinde olacaktır.’ Bu hadis bize ne anlatmakta? Kostantin yani İstanbul’da kanlı olaylar gerçekleşmiştir. Yine oyunu oynayan büyük oynamakta. Bu Süfyan, kendi Süfyanlığını gizlemek için Türkiye Cumhuriyeti devletinin başında olan sayın recep TayyipErdoğan’ın deccallığını ilan edebilmek için bu oyunu gerçekleştirmiştir. Gülen’i hafife almak çok tehlikeli bir iştir. Başta zikrettiğimiz şeyleri zikretmeden Risale-i Nur’daki bütün ihbar bilgilerini Recep TayyipErdoğan’a yükleyerek onun deccallığını anlatacaklar. Devlet ricali şiddetli tedbirler alması lazımdır.
FETÖ lideri Fetullah Gülen’in ailesinden bahsederken bir de Mesih isminde kardeşi olduğundan bahsetmiştiniz. Mesih’in örgüt içindeki özelliği nedir?
Bunların gerçek yüzleri ortaya çıktıkça şeytanları dahi bunları yalnız bırakacaktır ve bırakmıştır da. Mehdi tamam da bir de Mesih lazımdı kendisine. Zaten bunlar hep şahsı maneviye, şahsı maneviye gittiler ya. Eee mehdinin yanında birde Mesih olması lazım. Bizim bildiğimiz kadarıyla İslamâleminde çocuklara mehdi ismi koyulmuştur, İsa ismi koyulmuştur. LakinMesih ismine rastlanılmamaktadır. Oyun büyük dedik ya. 7 ay bekleyin, 7 ay içinde başta Anadolu toprakları olmak üzere birçok yerde bir takım işlere kalkışacaklar. Bunların başını çekenlerde Süfyanlı cemaatin ileri gelenleri olacaktır. Özellikle TürkiyeCumhuriyeti Devleti ekonomi ve siyaseten köşeye sıkıştırılmaya çalışılıp eli kolu bağlanmak istenecek.Yeni terör örgütleri çıkartılacak.Bir çok insanın kanı dökülecek, insanların dahi bir birine güvensizliği artırılacak, kargaşa ve kaos ortamı sağlanacaktır. Hal böyle iken Amerika’daki zat İstanbul’a gelecek yine bir darbe girişimi olacaktır. Ve yanında Mesih de olacaktır. Bunların inancına göre Gülen,İsa (a.s) şahsı maneviyesinde olduğu için ve İsa (a.s) Mesih olacağı için Gülen’in kardeşinde de İsa (a.s) şahsı maneviyesi cem olmuştur. Bunlar işine geldiği gibi hadisleri yorumladıkları için uzun uzadıya Meryem oğlu İsa hakkındaki hadisleri almayacağım. İlgilenenler için İmam AhmedMüsnedinde fitneler bölümünde yerverilmiştir. Ve birçok mehdiyet ve İsa(a.s) hakkında yazılan eserlere müracaat edilebilir.Şimdi Gülen’in yanında kardeşi Mesih ile beraber İstanbul’da zuhur edip kutsal emanetlerdeki hadislerde geçen kılıç ve bir takım şeyleride yanına alıp batıl güçlerin gücünüde arkasına alarak devlet ricaline ve TürkiyeCumhuriyeti Devletinin başında olanlara saldırıya geçer. Ülkenin Reisi Cumhuru ve hükümetin başı kaçmaya zorlanır. Bunu başaramazlarsa öldürmek için bütün imkânları kullanırlar. Bu süfyan adeta Allah’ı kıyamete zorlamaktadır. Evet,Allah kendisine öyle bir kıyamet hazırlayacak ki belkide hiçbir kimseye tattırmadığı, dahi firavunlara bile yapmadığı gadabı bu Süfyana (Gülen’e) ve yandaşlarına tattıracaktır.Bakın burası İhbarı maneviye: Bu süfyanın elindeki en büyük kuvvet, ona göre,havastır. Bu aynı anda kendini Süleyman Peygamber gibi görmekte ve dahi cinlere hükmettiği zannına kapılmakta. Hem hizip okuyarak hemde şeytanlaşmış cinlerden medet umarak Müslümanların akıllarını örtmeye çalışmakta. Her kim ki, bunlarla karşılaşırsa Allah’a sığınsınlar. Müslümanlar Ayetel kürsü okuyarak kendilerine zırh yapsınlar. Diğer bir üzerinde durmak gerekli olan konu da, sakınha bunların ileri gelenlerinin biz tövbe ettik sözlerine aldanmasınlar. Çünkü bunlar ölümüne Süfyana bağlıdırlar. Ve takiye olmazsa olmaz iman esaslarındandır, bu camianın. Eğer tövbelerinde samimi iseler, gelsinler açıklasınlar. Bunca toplanan paraların nereye gittiğini. Hangi şeyhlere nekadar yardım edildiğini, zekât paralarının hangi yabancı ülkenin bankalarında toplandığını, el altında İsrail’e ne kadar maddi yardım yapıldığını, en önemlisi Gülen’in hangi âlimler ve şeyhlerin infazını ve tutuklanmalarını istediğini aleni anlatmaları lazımdır ki, böylelikle halkın gözünde temizlenebilsinler. Bize yapılan iftiraları biz mahşere bıraktık. En başından, belde imamlarına kadar haklarımızı helal etmiyoruz. En güzel cezayı verecek din günün malikine havale ediyoruz. Cenab-ı Allah bir daha bu millete böyle Süfyanlı ve batıl olan darbeler yaşatmasın. Cenabı Allah bu aziz milleti muhafaza etsin. Korktuklarımızdan emin, umduklarımıza nail eylesin. Ey Allah’ım bize dünyada iyilik ver, güzellikler nasip eyle, birlikver, dirlik ver, ahirette de bizi cehennem azabından muhafaza eyle. (PİR-İ TÜRKİSTAN-İ SANİ EBU BAŞTUĞ)
Ahmet AYBAR, Şeyhimiz Erkan Aybar'ın 3. çocuğu ve Kutbiyye otağının muhibbanı, içerik üreticisi ve yayıncısı.
